15 Şubat 2014 Cumartesi

Amerika'nın Uzaylılarla Yaptığı Söylenen Gizli Anlaşma



AMERİKA BATTIKÇA SIRLARI SAÇILIYOR !!!

Anlatılanlar ve kimliği saklanan tanıklarla yapılan görüşmeler büyük bir gizlilik içinde gerçekleştirilmiş...

Ses ve video bantlarından isimler özellikle silinirken, konuşanların kimlikleri titizlikle saklanmış !!! 

Öyleyse, bu durumda anlatılanların doğruluğundan nasıl emin olunabilir?

Buna verilen cevap ise şöyle; “Bu tanıklar, Amerikan Hükümetinin ´Çok Gizli´ düzeyi ile olan ilişkileri, verdikleri isimler ve kaynaklar bakımından inanılır ve güvenilirdir. Tanıklar, görev yaptıkları dönemin istihbarat servislerindeki personelin adlarını ve rütbelerini doğru olarak biliyor ve anlatıyorlardı ve bunlar en ciddi düzeyde araştırılarak doğrulandı.”

1950lerde, hükümetin içinden seçilen bir grup insanla oluşturuldu. Görevleri, UFO’larla ilgili araştırmalar yaparak, elde edilen bilgileri derlemekti. 


En önemli amaçları, UFO’larla ilgili bilgileri, bilimsel olarak geliştirmek ve teknolojimize yardım sağlayacak şekilde analiz etmekti. 

“MJ 12″´nin üyeleri arasında, ABD Başkanı, Başkan Yardımcısı, Merkezi İstihbarat Örgütü “CIA” Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı da dahildiler. 

“MJ 12″nin yönetim merkezi ise, Washington DC´deki Deniz Kuvvetleri Gözlemeviydi ve ABD Deniz Kuvvetleri “MJ 12″ politikalarıyla ilgili faaliyetlerin tümünde öncelikli sorumluluğa sahipti. 

Deniz Kuvvetleri personeli tarafından derlenen tüm bilgiler, analiz edilmek üzere “Aquarius” kod adıyla komutanlık merkezine aktarılıyordu.”

Falcon devam ediyor;  “MJ 12´nin kendi arasında ´İncil” adıyla tanınan bir kitap veya basılı bir dosya vardı. 


Bu kitapta, Truman döneminde, ABDnin misafiri olan üç dünya dışı yabancı anlatılıyor ve tüm ayrıntılar veriliyordu. 

Ayrıca kitapta, dünya dışı canlılardan alınan teknolojik ve tıbbi bilgiler, onların kendi gezegenlerindeki sosyal yaşamları, Roswell´de bulunan cesetlere yapılan otopsilerin sonuçları ve evren ile ilgili bilgiler de yer alıyordu. 

Ama bu kadar değildi, devamı da vardı, 1988 yılında gelen ve yine ABD´nin konuğu olan ve dev bir gizlilik perdesi altında saklanan ikinci bir dünya dışı canlı grup daha anlatılıyor.”

“Dünyaya bugüne kadar üç ayrı dünya dışı canlı türü geldi..” Falcon sürdürüyor; ” Bir diğer kitap daha var adı “Yellow Book” bu ise son olarak gelen iki dünyadışı canlı tarafından yazılmış. 


Kitapta, geldikleri gezegeni, Güneş Sistemi´ni, diğer güneşleri, kültürlerini, kendi toplumlarını ve dünyada nasıl yaşamlarını sürdürdüklerini anlatıyorlar.” Bu noktada Falcon´a önemli bir soru soruluyor, dünya dışı canlıların kökenlerinin neresi olduğu soruluyor; 

Falcon açıklıyor; 

Zeta Reticuli takımyıldızından geliyorlar. Bu takımyıldız onların ilk evi değil.” 

Bu noktada hemen akla gelen biri var, bir dönem hükümet adına çalışan hipnoz uzmanı ve fizikçi Bob Lazar dünya dışı canlılar tarafından kaçırıldığını iddia eden ünlü Betty Hill´i hipnoz etmişti ve Hill 1961 yılında yapılan bir seansta hipnoz altındayken Zeta Reticuli yıldız sistemini tıpatıp tarif etmişti. 

Ama, dünyalı astronomlar bu takımyıldızı ancak 1969 yılında ilk kez gözlemleyebildiler ve buldular. Öyleyse,arada kesin ama garip ilişkiler vardı ama bu ilişkilerin arasındaki bağ açıkça görülemiyordu.

Şimdi Falcon grubundan bir diğer kişiye geçelim, onun kod adı “Condor”.Condor, ABD Hükümeti ile dünya dışı canlılar arasında yapılan anlaşmalardan söz ediyor; 


“ABD Hükümeti ile dünya dışı canlılar arasında imzalanan anlaşmaya göre, ABD Hükümeti dünya dışı canlıların varlığını açıklamamayı kabul ederken, onlar da insan toplumuna yani dünyaya karışmamaya söz veriyorlar. Ayrıca ABD, dünya dışı canlılara özel bir bölgede, çok gizli tutulmak kaydıyla bir üs de veriyor. 

Söz konusu yer Nevada´daki 51. Bölge ya da öteki adıyla “Dreamland-Rüya Ülkesi” olabilir.” 

Şimdi söz yine Falcon´da; 

“Dünya dışı canlılar bu bölgede üslendiler yani Nevada´da. Benim bildiğime göre 1948 veya 1949´dan günümüze kadar üç ayrı dünya dışı canlı türü dünyamızı ziyaret etti veya konakladı... 

Dünyada ilk dünya dışı bir canlı New Mexico Çölü´ndeki kazadan sonra ele geçirildi. 

Dünya dışı canlının adı EBE´idi. Hükümet tarafından üç yıl konuk edildi ve bakıldı.

Ondan kültürleri, ırkı ve araçları hakkında çok şey öğrenildi. 

Diğer bir dünya dışı canlı ise, bir değişim programının parçası olarak, ABD Hükümeti´nin 1982 yılından bu yana konuğu oldu.”

“400 yıl yaşıyorlar ve çok zekiler…”  

Birçok görgü tanığının çizdikleri resimlerin yanısıra, Falcon dünyadışı canlıları şöyle tanımlıyor; 


“Boyları yaklaşık bir metre ile bir metre on santim arasında değişiyor. Böcek gözüne benzer çok büyük gözleri var ayrıca birer iç göz kapakları bulunuyor. Yaşadıkları gezegende, gündüzleri güneş ışığı bizimkinden iki veya üç kez daha fazla. Onlar da dişi ve erkek olarak iki cinsiyetteler.

Bizim burnumuzun olduğu yerde iki küçük delik var ve küçük bir ağıza sahipler. Bildiğimiz türde dişleri yok, dişlerin yerinde çok sert kauçuk benzeri bir alan bulunuyor. İç organları çok basit, kalbin ve ciğerlerin görevini tek bir organ yapıyor. 

Yine çok basit bir sindirim sistemleri ve büyük olasılıkla gezegenlerindeki çok güçlü güneş ısısı nedeniyle sertleşmiş ama son derece elastiki bir deriye sahipler. Beyinleri ise, bizimkinden çok daha karmaşık ve çok daha fazla kıvrım görülüyor.
Bizim görme sistemimiz beynimizin arka tarafından yönetilirken, onların ki beyinlerinin önündeki bir merkezden yönleniyor. 


Duyma yetileri bizlerden hatta köpeklerden bile çok ötede. Böbrek ve mesane sistemi de tek bir organ halinde, onlar da atıkları vücutlarından atıyorlar ama katı atıkları sıvıya dönüştüren ve bilimcilerimizin bir türlü tam olarak çözümleyemedikleri ekstra bir organları daha var. 

Ellerinde baş parmak yok, dört parmakları bulunuyor, ayakları küçük ve parmak araları perdeli. Yaşamları ortalama olarak bizim zaman ölçümüze göre 350-400 yıl arasında. Aslında genel olarak sürüngenlere benziyorlar. Bilindiği gibi dünyada bazı sürüngen türleri 500 yıl yaşayabiliyorlar. 

Bir timsahın 850 yaşında olduğu resmen açıklanmıştı. Ve tabii çok zekiler, eğer IQ ölçüsünü alacak olursak, IQ dereceleri 200´ün üzerinde.” Falcon dünya dışı canlıların sosyal yaşamları hakkında da bilgi vererek konuşmasına devam ediyor; 

“Onların da bir dini var, evrensel bir dine sahipler. Evreni Tanrı olarak kabul ediyorlar. Sevdikleri müzik türü eski Tibet müziğine çokbenziyor.

Genelde sebzeleri severek yiyorlar, dünyada en çok dondurmayı sevmişler, en çok da çilekli dondurmayı…” Şimdi Falcon´u bırakıp, adını saklamayan birine geçiyoruz;

Çok gizli bir üs… 

Robert veya Bob Lazar yukarda adı geçen Nevada´daki ünlü 51.Bölge´de bulunmuştu. 



Meşhur Binlerce Yıllık Uzay Roketi..  (Türkiye/Van).

Aslında bir fizik uzmanı olan Lazar, ABD Hükümeti tarafından resmen görevlendirilmişti. Lazar, hiç çekinmeden birkaç ayrı UFO tipini tarif etti.

Lazar, ayrıca Las Vegas´ın 15 mil kuzeyindeki Pagose Gölü yakınında gizli bir araştırma merkezi bulunuyordu. 

Burada U2SR71F-117A ve SR75 gibi çeşitli uçaklar geliştirildi. 

Üstte çok ciddi ve inanılmaz derecede sıkı bir gizlilik uygulanıyordu. Ölüm cezası bile vardı. Pagose Dağı´nın içine 9 hangar inşa edilmişti. Hangar kapıları öylesine doğaya uydurulmuştu ki, birkaç yüz metre yakından bile fark edilemiyordu.

Lazar´a göre, bu hangarların içinde UFO benzeri uçan disklerin deneyleri yapılıyor ve uçuş prensipleri deneniyordu. 


Lazar, disklerin uçabilmesi için adına “Yerçekimi Amplifikatörü” denen bir aygıt geliştirilmişti. Aygıtın planları dünyadışı canlılar tarafından hazırlanmıştı. 

İki tür UFO vardı, 

birisi “Omicron” adı verilen bir gezegen veya bir yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen diskti. 

“Delta” adlı diğer tip ise, uzay-zaman alanı içinde hareket edebilen ve bu şekilde yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen olağanüstü bir araçtı. 

Araçların üçüncü ve bir diğer tipi ise, hem Omicron, hem de Delta konumuna geçebilen bir modeldi. Bu diskler veya araçlarla ilgili tüm bilgi vardı ve uygulanıyordu.

Lazar, üsden ayrıldıktan sonraki yıllarda çalışmaların bitirilmiş olacağını ve dünyada 80´li yıllardan sonra görülen UFO´ların hemen hemen tamamının dünya yapısı olduklarını iddia ediyordu. 

Ve bu araçlar gizli tutuluyordular. Lazar, dünya dışı canlıların sadece güney yarımküreden gözlemlenebilen Zeta Reticuli yıldız sisteminden geldiklerini vurgularken, Falcon grubunun söylediklerini onaylıyor. 

Bu yıldız sistemi dünyaya 38 ışık yılı uzaklıkta ve bir ve iki diye numaralandırılan ikili bir yıldız sisteminden oluşuyor, dünya dışı canlılar Reticulum 4 planetinden, yani Zeta 2 Reticuli yıldızının dördüncü planetinden geliyorlar. 

Galaksimizi ve yıldız sistemlerini doğal olarak kendilerine göre isimlendirmişler. Örneğin bizim güneşimize “Sol”, dünyamıza ise, güneşin üçüncü gezegeni olduğu için “Sol 3″ diyorlar. Yaşadıkları gezegende yani Reticulum 4´de bir gün, dünya zamanıyla 90 saat sürüyor. 

Lazar´ın dünya dışı canlıları tarifi, Falcon´dan çok farklı değil, hatta aynı gibi. 

Boyları bir bir buçuk metre arasında, ağırlıkları 15 ile 30 kg arasında, hemen hemen yeni yürümeye başlayan bir çocuk görünümündeler, başları büyük, her yönü görebilen badem şeklinde kocaman gözleri var ve genelde saçsızlar. Genelde mavi gri renkte tek parça tayt benzeri bir giysi ile görülmüşler.
UFO´lar nasıl çalışıyor (!) Sonuç olarak gerek Falcon´un gerekse de Lazar´ın anlattıkları gerçekten ilginç; 


Örneğin Lazar, disklerin reaktörlerinin benzinle çalıştıklarını söylerken önce şaşırtıyor ama sonra bu benzinin bizimkinden çok farklı olduğunu anlıyorsunuz. Çok yüksek oktanlı ve petrolden değil, atom sayısı 115 olan bir elementten üretiliyor. 

Bu element ise bizim elementler için kullandığımız periyodik kartımızda bulunmuyor. Lazar Element 115´in dünyadaki elementler gibi tek yönlü değil, iki ayrı amaçla kullanılabilen bir element olduğunu belirtiyor ve açıklıyor; 

“Dünya biliminin henüz bilmediği ve özelliğini tanımlayamadığı Yerçekimi Enerjisi´ni Element 115 sağlıyor, ki bunun adı A Enerjisi, bu enerji Element 115´in çekirdeğinden kaynaklanıyor ve yayılıyor, ikinci olarak da, Element 115 anti-madde radyonunun kaynağı, bu da gereken hareket gücünü oluşturuyor.” 

Lazar´ın bu sözcüklerinden şu anlam çıkıyor; 

Her disk, kendi içinde birer minik gezegen olarak kabul edilebilirler.

Lazar´ın anlatımına göre, yukarda adı geçen Çekim veya Uçuş Amplifikatörü´nün sistemi A enerjisini bir yere odaklayarak, uzay-zamanın bükülmesini sağlıyor. 


Uzay-zaman bükülümü ise, bir astro-fizik deyimi, basit bir anlatımla ışık hızından çok daha fazla bir süratle zamanın ve üç boyutlu uzayın dışında mekan değişimi olarak düşünülebilir. 

Uzay-zaman bükülmesi yine bir astro-fizik tanımıyla bir Kara Delik´in çekim alanı kadar bir güç alanını oluşturuyor. Böylece elde edilen dev enerji, ışık yılı gibi çok büyük uzaklıkların aşılmasını sağlıyor. 

Lazar ekliyor; 

“Bir uzay-zaman bükülümü içinde yolculuk yapılırken, Element 115, Element 116 denen bir başka elemente dönüşerek bir anti-madde alanını da yaratıyor. Anti-madde alanında oluşan zıt alan ise, Element 116´nın sayesinde % 100 enerjiye dönüşebiliyor. Reaksiyonun ısısı sonucunda, ortaya çıkan elektriksel enerji yeterli olduğu gibi, bir tür termo elektrik jeneratörü oluşturuyor. Sözünü ettiğim A Enerjisi, böyle sağlanırken, Delta durumuna geçildiğinde A Enerjisi, uzay-zaman bükülümünü sağlayınca bir tür Kara Delik ortaya çıkınca, ışık yılları aşılabiliyor…”

Lazar´ın anlattıklarını anlamak çok zor, sadece örneklemek istedik. Çok daha uzun anlatımları var ama aslında konu sadece bilim çevrelerini ilgilendiriyor.


Sorular ve kuşkular sonsuz, tüm bu bilimsel ama amatörce gözüken iddialarıın resmen kanıtlanması gerek ama öte yandan da Robert Lazar´ında bir fizikçi olduğu biliniyor. 

Bilimsel çevreler ilginçtir, susuyorlar hatta Lazar´ı yalanlayan veya karşı çıkan kimseye de rastlanmıyor. İki şey olabilir; Ya Lazar veya Falcon öylesine saçmalıyorlar ki, yetkililerin hiçbirisi onlara cevap vermeye tenezzül dahi etmiyor, kısacası ilgilenmiyorlar, ya da Lazar veya Falcon doğru söylüyorlar ve konunun daha fazla karıştırılmaması için yetkililer seslerini çıkartmayıp, yorumsuz kalmayı tercih ediyorlar. 

En iyi çözüm, dünya dışı canlıların ortaya çıkması, o zaman tartışacak bir şey kalmayacak. 

Ama onlar da resmen ortada yoklar. Bu arada akla yukarda geçen bir söz de ister istemez geliyor; dünya dışı canlıların IQ dereceleri gerçekten 200´ün üzerindeyse, o zaman onları anlamamız hiç de kolay değil,hatta imkansız gibi…

5 yorum:

Adsız dedi ki...
henüz hazır deyilsiniz ne yemi hiçbir şeye
Ali Aslan DUMANOL dedi ki...
Muhterem uzaylı,

Yazınızdaki semantik kabiliyetinizden Türkçemizin senin kavrama zekandan daha ileride olduğu açıkça anlaşılıyor.

Kaç ışık yılı sürer bilmem ama,
tekamül seviyeniniz Türk Dili'nin seviyesine ulaştığı zaman tekrar görüşelim.

GÖK-TÜRK(!) Selamı İle...

A.A.D.
Adsız dedi ki...
Konuyu büyük bi heycanla okudum yalnız bir açık kapı bırakılmış,uzaylılar ile anlaşmamız IQ seviyesine göre imkansız ise tüm bu bilgiler hatta çilekli dondurmadan tutun sebzelere,takım yıldızı tarifinden,sol 3 gezegenine kadar olan bilgileri nasıl elde etmişler.

Telapati yoluyla olcağını farz etsek dahi konunun IQ üzerinde düğüm haline getirilmesi çok ilginç.

Son olarak Astro Fizik ve Quantum fiziğine göre kara deliklerin çekim kuvvetleri uzay-zaman arası yolculuk yapmaya sağlayan tek şey, ki bunu yıllar önce Albert Einstein da söylemişti.O günün teknolojisi de göz önünde bulundurulur ve atomun parçalanmasını da hesaba katarsak ünlü fizikçinin bi yardım aldığını düşünebilir miyiz?

Unutmadan,ünlü fizikçinin beyni ölümünden sonra,ölüm ilanını veren doktor tarafından yada "abd-falcon-fbi-cia .." tarafından çalınmıştı.
kaan dedi ki...
iyi güzel birşeyler bulmaya çalışmışsın ama sana birşey söyleceğim. uzaylılar yok. evet yoklar bunların hepsi siyonist uydurmalar. gün gelecek bizi korkutacaklar uzaylılar geliyor diye sonra hepimiz birlik olup uzaylılara karşı güçlü durmaya çalışacağız sonucunda ne mi olacak tek dünya düzeni. new age
Ali Aslan DUMANOL dedi ki...
Ufo'ların tarihi Siyonizmin ortaya çıkışından daha eski olabilir mi?
:)

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bilgilerde bir gerçeklik payı var. Mesela, onlarda Tanrı evren, yani kainat deniyor. Bu inanç Türklerde, Göktürklerde var. Benim de inancım bu hususta. Ben de Tanrı'yı kainat olarak görüyorum. Zaten başka da Tanrı yoktur, olamaz da. Kuran'da da buna dair bilgiler var. Mesela, Miraç'tan bahsedilen ayette Sünnetullah kelimesi var. Sünnetullah doğaya uyum ve doğayla bir olmak demektir. Kızılderililerde bu inanç var.

      Sil