19 Mayıs 2020 Salı

BİR AJAN, BİR KAHRAMAN VE "BANDIRMA VAPURU"NUN GİZEMLİ SAMSUN HİKAYESİ

19 MAYIS 1919

TARİHİ ÖN BİLGİLER:

İNGİLİZ SUBAYLAR VE HİND ASKERLER SAMSUN’DA:   

Günün birinde (9 Mart 1919) bir zırhlının himayesinde büyük bir nakliye gemisinin Samsun Limanı’na demirlediği görüldü. O büyük şilepten dışarıya mavnalar dolusu asker ihraç ediliyordu. Bu asker için daha evvel yerler de temin edilmişti.

İŞGALDE NİSAN - MAYIS GÜNLERİ:  

O işgal gününden itibaren geçen müddet zarfında çok acılar ve zulümler yaşandı.Özellikle Rum ve Ermenilerin taşkınlıkları, hakaretleri bilhassa Pontus Cumhuriyeti’ni kurma çalışmaları Samsuna ve Samsunlular çok zarar verdi.

İŞTE İNGİLİZ ORDUSUNUN SAMSUN'DAKİ KARARGAHI OLAN OKUL: 

 1919 yılında Samsun Ticaret İdadisi iken İngilizler, 14 Mart 1919’da buradaki öğrencilerin boşaltılması sonucu asker karargâhı olarak kullanmışlardır. (Günümüzde Samsun Olgunlaşma Enstisüsü Binasıdır)

HİNDİSTAN’IN SAMURAYLARI RAJPUTLAR HALEN SAMSUN’DA:  

9 Mart 1919’da 200 kişilik askerlere eşlik eden İngiliz subay Rawlinson, “Askerlerin Samsun’da Rum halkınca her türlü sevinç gösterileriyle karşılandıklarını anılarında yazar. Gelen askerlerden 2 Hindli subay, 50 Rajput diğer kalanı Hindli müslüman askerlerdir. Samsun Ticaret İdadisi’ndeki öğrenciler boşaltılması sonucu İngiliz subaylar eşliğinde Hind askerler bu okula yerleştirildi. Mart ayı sonunda 50 Hindli asker Merzifon’a yollandı. Şu günlerde Samsun’da 150 Hind askeri bulunmakta….

İngiliz tarih kuramcısı Will Durant onları Japonya’daki samuraylara benzeterek Hindistan’ın samurayları Rajputlar diye bahseder. İngiliz işgal ordusunda Samsun’a gelen Hind askerlerinden 50’si Rajput idi. Rajput veya Râjpût  Sanskritçe’de prens anlamına gelen  raj ile oğlu anlamında kullanılan putra sözcüğünden oluşturulan terimdir. Hindistan’da Ksatriye kastına ait savaşçı bir toplumsal gruptur. Racputana bölgesi (günümüzde Racastan Eyaleti’nin ve Gucerat’ın bir kısmında yoğun olarak ikamet ederler. 1818’de Rajputana İngiliz hâkimiyetine geçince buradaki halkın savaşçı özelliği İngilizlerin ilgisini çekti. Rajputlar, İngilizlere göre Orta Asya’nın Aryanları idi ve Avrupalılar ile aynı soya sahipti. Aryan göçünü ve akınını ileri süren savaşçıların torunları olan bu halk artık İngilizlerin Hind ordusu için vazgeçilmezdi.

 İngiliz Birlikleri İşgalleri Altındaki Samsun'dan Merzifon'a doğru ilerliyorlar (8-14 Temmuz 1919)

Samsun’a gelen Hind askerlerinden 50’si Rajput idi. Rajputların Hindistan topraklarında yaşadığı coğrafya haritada görülmektedir.


Manasız, yersiz, mantıksız, zamansız ve izansız bir hiç beklenmedik “çok ani ricat” kararı, onbinlerce askerimizin çok kısa bir süre içinde şehit olmasına ve daha fazlasının da esir düşmesiyle sonuçlanacaktı...

Ama daha vahim diğer bir sonucu ise; Türk savaş tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir bozgun rezaleti olan “Büyük Nablus Yenilgisi” (Megiddo Hezimeti) yaşanacak ve hafızalarımıza kapkara bir leke ve 'utanç abidesi' olarak kazınacaktı...

Bu mega bozgunun hemen ardından 30 Ekim 1918'de imzalanan 'Mondros Mütarekesi'nden sonra İngilizler, süratle Anadolu'nun işgaline başlayacaklar, deniz yoluyla hareket eden birlikleri, Merzifon, Samsun(!) ve Amasya'yı, Haydarpaşa'dan kalkan bir trenle hareket eden birlikler ise, İzmit Eskişehir ve Ankara(!)'yı (2-3 Aralık 1918) işgal edeceklerdi...

GİZEM, SIR, ACI, GERİLİM, GÖZYAŞI, BUNALIM DOLU KAOS YILLARI


Başta payitaht İstanbul olmak üzere yurdun her tarafı işgal altında inim inim inlemekte...

Bir yerden bir yere (şehirler ve hatta kasabalar arası) yolculuk etmek yasak!

Toplantılar, mitingler ve bütün toplu faaliyetler yasak!

İçine sokulduğumuz "Çanakkale Geçilmez" hipnozundan ve kaybettiğimiz yüzbinlerce evladımızın hüzünlü melankolisinden henüz çıkamadığımız o melun günlerde İngiliz, Fransız, İtalyan, hatta kıytırık Yunanlıların bile savaş gemilerinden oluşan (ve onbinlerce işgal kuvveti askeri taşıyan) 55 parça düşman gemisi İstanbul Boğazına tamamen yayılmışlar...

Üstelik tüm ricalara rağmen engellenemeyen bir Yunan Savaş Gemisi tam da Dolmabahçe Sarayı önünde demirlemiş, fiyaka yapıyor...

Hiç konuşulmayan başka bir ayrıntı:

Karadeniz kıyılarımızı işgalleri ve kontrolleri altında tutan İngiliz savaş gemilerinin yanısıra Amerikan donanmasına ait çok güçlü savaş gemileri de kol gezmekteydi...

Ve o tarihi gün 19 Mayıs 1919’da da oradalar !!!

Dile kolay...
Tam 5 yıl süren bir işgal...
(13 Kasım 1918 - 4 Ekim 1923)

Ve günümüze gelinen sürecin başlangıç noktası sayılabilecek SIRLARI HALA ÇÖZÜLEMEMİŞ OLAN MUAZZAM BİR OLAYLAR SERİSİ yaşanıyor!

Mustafa Kemal 30 Nisan1919 tarihinde Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Sadrazam Damat Ferit Paşaların ve Sultan Vahidettin Han'ın imzaladıkları bir kararname ile 9.Ordu Müfettişliğine atanıyor ve bu kararname 5 Mayıs 1919 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanıyor!

14 Mayıs 1919 tarihine gelindiğinde ise;  
Mustafa Kemal  yanında götüreceği 23'ü subay 25'i er olmak üzere 48 kişin listesini işgal kuvvetleri komutanlına veriyor. 

Şimdi sıkı durun:

Bu dilekçede 6 Adet değerli at için de (üstelikl de "eğerlidir" ibareli) vize isteniyor!

Bitmiyor;
Devrin en lüks otomobilleri olan İngiliz malı Lincolin marka 3 adet otomobil için de izin isteniliyor İngilizlerden... !
Güzel değil mi?

Ve geldik o terihe:

Yıl: 1919

Ay: MAYIS
Gün: 16
Ülke: OSMANLI İMPARATORLUĞU
Şehir: İSTANBUL (PAYİTAHT)
Konu: SEYEHAT İZİN BELGESİ
Şehir: SAMSUN
İstek Sahibi: MUSTAFA KEMAL
Gerekçe: BİLİNMİYOR(!)
İlgili Merci: İŞGAL KUVVETLERİ KOMUTANI
İlgili Memur: JOHN GOLDPHINE BENNET
Mülki Amir: GENERAL GEORGE MILNE

Yani;
19 Mayıs 1919'un kilit taşı olan Samsun için tanzim edilen MÜRUR TEZKERESİ işgal kuvvetleri komutanın ve istihbarat subayının onayı ile imzalanıp kaşelenerek Mustafa Kemal’e verildiği gün!

Olağanüstü kaotik bir ortamdaki görevli bir istihbarat subayı olan John Godolphin Bennett adlı İngiliz Yüzbaşı, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının (48 kişi) Samsun'a gemi ile (Bandırma Vapuru) gidebilmeleri için hazırladığı şehirlerarası yolculuk izin belgesi olan “Mürur Teskeresi”ni (günümüzün pasaportu) bizzat kendisi düzenleyerek imzalıyor ve İngiliz işgal kuvvetlerinin resmi damgası ile de kaşeliyor..


Aynı zamanda bir Sufi, Mevlevi ve Ermeni gizemcisi George Gurdjieff'in sadık bir müridi olan bay Bennet verdiği o vize'den yıllar sonra İstanbul geçmiş dönemin (ve belki de halen!) en derin mahfili olan "ÖZBEKLER TEKKESİ"nde  verdiği bir röportajda (ölümünden 2 yıl önce) bakın Mustafa Kemal'i nasıl tanımlıyor. (devamı bir sonraki youtube kanalımdadır) 


Lütfen tıklayınız 1.KAYIT :

https://soundcloud.com/dodurgaman/ataturke-samsun-icin-verilen-ingiliz-vizesi-kisa-kayit

https://soundcloud.com/dodurgaman/ataturke-samsun-icin-verilen-ingiliz-vizesi

Burada şu soruları sormadan edemiyorum...

Karadeniz'de hiç bir işgal kuvveti birliği olmayan o kadar şehir varken neden Samsun? 


Ve Anadolu'ya geçmek için neden deniz yolu?

İlginçtir ki, o tarihte, Karadeniz'de bir İngiliz taburunun olduğu tek şehirdir Samsun !!!

Bakın İngiliz istihbarat ajanı Bennet nasıl devam ediyor... 

Lütfen tıklayınız 2. KAYIT : 

https://soundcloud.com/dodurgaman/ataturke-samsun-icin-verilen-ingiliz-vizesi


Bu noktada çok tuhaf olan ve bilinmeyen önemli bir ayrıntı daha var…

O Samsun vizesi istenilen 48 kişilik ekibin içinde İsmet Paşa da var.


Lakin o ve arkadaşları gemiye binmek istemiyorlar. 

Ve vizeleri alınmış olmasına rağmen katılmayan eksik kadro ile (gemi personeli hariç) demir alıyor Bandırma Vapuru.




























 MUSTAFA KEMAL'E VERİLEN ORİJİNAL MÜRUR TEZKERESİ (VİZE)


"BANDIRMA VAPURU"NUN SECERSİ VE İNGİLİZ LLOYD SİGORTA BELGESİ



BENNET İLE 1972'DE ÖZBEKLER TEKKESİNDE YAPILAN RÖPORTAJIN KİTABI


ATATÜRK VE MAİYETİ SAMSUNDA!

Tarih: 19 Mayıs 1919


İlginçlikler serisi sürüyor..

İstanbul'dan vize verip uğurlayanlar da, Samsun'da da kendilerini karşılayanlar da yine İngiliz askerleri...

Devam edelim...

İngiliz İstihbarat Subayı Piyade Binbaşı Salter "Çok gizli bir misyon"(!) için Samsun'a gönderilmiş olan oradaki müfrezenin komutanıdır.

Bu İngiliz subayı ile tarihin akıl sır erdirilemeyen acaibatlarından biri daha yaşanacaktır 19 Mayıs'ta!


Binbaşı Salter Mustafa Kemal’i daha karaya ayak basmadan denizdeyken motorla gidip Bandırma Vapuruna çıkarak bir HOŞGELDİNİZ KARŞILAMASI yapacaktır!
 Bitmedi;

Asıl bomba arkadan geliyor...

İngilizlerin en başarılı İstihbarat subaylarından biri olan Binbaşı Salter tüm görevlerinden istifa ederek Mustafa Kemal’in emrine giriveriyor...

Yalnız kendisi olsa iyi..

Emrindeki tüm İngiliz askerlerini de Mustafa Kemal'in korumasına veriyor !!!
 Üstelik bu esrarengiz binbaşı diğerlerinin aksine Türkçe de bilmiyor !

Tüm görüşmelerini iyi Türkçe bilen bir "Rum"(!) tercüman vasıtası ile yapıyor...

Normalinde İngiliz Askeri Divan-ı Harp tarafından kurşuna dizilmesini gerektiren böyle bir muazzam suç işleyen Salter, misyonu(!) bittikten çok sonra İngiliz ordusu tarafından fasülyeden bir mahkemede göstermelik olarak yargılanıp beraat edecektir.. 

Ha, onla beraber saf değiştiren diğer bütün İngiliz askerleri de tabi...

İlginçlikler burada bitmeyecek ve devam edecek... 

Aynı fenomenlerin benzerleri daha sonra başta Ankara olmak üzere güzergahtaki bütün diğer şehirlerde de yaşanacak ve İngilizler Mustafa Kemal’e sürekli olarak örtülü veya yarı örtülü olarak destek olacaklar...


Yine hiç bahsedilmeyen, pek yazılıp çizilmeyen bir ayrıntı daha var...

Önemli mi önemli hem de...

Amasya, Erzurum, Sivas (ve diğer) görüşme ve kongrelerinde müttefik kuvvetlerin, hatta Amerikalıların bile temsilci ve gözlemcilerinin bulunması… 

Hani şu pek bilindik ve meşhur "Amerikan Mandası mı? yoksa İngiliz mandası mı?" tartışmalarının yapıldığı kongreler... !!!

Görünen hakikat o ki; 
İstisnasız yerli veya yabancı nerede ne kadar "Manda" varsa dalmış memlekete...

Derinden ve gizliden... 
(2. Dünya Savaşı sonrasında ise ulu orta ve bodoslama hale gelecek)

Hissedilebilir ama aleni görünemez bir kıvamda yer tutup pozisyon almışlar memlekette...

Tatmin olmayanlar ve inanmayanlar İstihbarat Teşkilatımızın süreçlerini, Milli(!) Eğitimimizi, Askeri teşkilatlanmalarımız içindeki bazı özel yapılanmaları ve özellikle NATO dönemi ve sonrasını sıkı araştırsın. 

Özellikle ülkemizdeki GLADYO teşkilatlanması ile DARBELERİ!  

Kaldığımız yerden devam...

Zafer kazandığımız en önemli cephelerdeki karargâhlarda ise başta Rus Kızılordu subayları olmak üzere yabancı general ve subaylar cirit atıyor.

En büyük zafer(imiz) olan Büyük Taarruzunun Efsane Kocatepe Askeri Karargahında da onlar var...

Türkiye bu Kızılordu generallerine olan minnet ve şükran ifadelerini İstanbuldaki Taksim Anıtı ile ölümsüzleştiriyor.


Ve sayılamayacak kadar çok ticari, sinai, iktisadi ve askeri diğer işbirlikleri..


Lütfen tıklayınız:

























 










BÜYÜK TAARRUZ SABAHI AFYON KOCATEPE 26.08.1922 SOL ÖNDE MUSTAFA KEMAL, ONUN SAĞINDA CEPLERİ, HEYBE ÇANTASI EVRAK ve HARİTALARLA DOLU BİR İNGİLİZ İSTİHBARAT SUBAYI, EN ARKADA YAN GETİRİP YATAN ASKER İSE RUS KIZILORDU GENERALİ !!!
 













VE BÜYÜK TAARRUZUN  EN GİZEMLİ KİŞİSİ. SIRTINDAKİ EVRAK HEYBESİNİ ÇIKARTMIŞ TEKNİK BİR KURMAY İSTİŞARESİNDE.   




VE ATATÜRK'ÜN YANINDAKİ DİĞER YABANCI ASKER VE GENERALLER (AFYON)

Konulara, olaylara ve gelişmelere bu pencerelerden bakıldığı zaman “Milli Mücadele” fotoğrafımız Milletlerarası bir koalisyon çalışması kostümüne bürünüveriyor…


Eeee, kolay değil tabii…


Düşman yurdun her noktasını bilfiil işgal etmiş ve tüm önemli kişilerin ensesinde onları adım adım izlerken siz onların aralarında yeni bir vatan ve devlet kurmak için sürekli olarak şehirlerarası yolculuklar yapıyor ve temaslarda bulunuyorsunuz.

Sonrası Cumhuriyetin ilanına kadar gidecek olan malum süreçler dizini…


Tabii bu noktada şunu da eklemek isterim:

İngiliz. Fransız, İtalyan, Yunan, Rus, Amerikan istihbaratlarının istihbarat ömürlerini tamamlamış olan (genellikle 25, 50 ve çok nadiren de 100 yıl sürelidir ki, tamamının süresi dolmuştur) kayıt ve evraklarının, film ve fotoğraflarının, belge ve objelerin hala kamuoyuna açıklanmamış olması da çok anormal başka bir tuhaflık !!! Ve hatta buna bazı gizli Türk Arşiv Belgelerini de ilave edebilirsiniz. 

En amansız düşmanlar Rusya, Amerika, Çin, İngiltere, Küba, Fransa, Almanya (vb.) gibi ülkeler bile istihbarat ömürleri dolmuş belgeleri kamuoyuna açıklarken TÜRKİYE ile ilgili hiçbir belgenin açıklanmamış olması pek normal bir durum olmasa gerek…

Yüzlerce cilt yazılsa yine de bitmez bu mevzu…

Besbelli ki; aylar (ve belki de yıllar !?) öncesinden hazırlanmış olam muazzam bir operasyon!!!

Operasyonun en kritik hamleleri ise;
Mareşal Fevzi Çakmak'ın Şark Cephesi'ne, Ali Fuat'ın da Ankara merkezli Orta Anadolu'ya görevlendirilmeleri. Ve serbest hareket eden İsmet Paşa.

19 Mayısla başlayan operasyon güzegahının Mustafa Kemal öncesi "alan temizliğini" yapıyorlar...

Hatta çoğu yerde işgal kuvvetlerinin garnizonları da olmasına karşın tek bir çatışma bile yaşanmıyor. 

Ali Fuat Paşa Ankara'daki işgal komutanı Yüzbaşı Whittall'in kontrolünde bulunan Ankara Garı'nı kendilerine açılmasını istiyor.

Komutan ise, "İngiliz Merkez işgal Komutanlığı duyarsa beni ordudan atarlar" deyip açmaması üzerine; "Nablus Hezimeti"nden kaçırdığı 20.Kolordusunu yayan olarak Ankara'ya kadar yürüterek Etlik sırtlarına yerleştiriyor...

Devam eden sürç zarfında İngiliz, Fransız (ve hatta İtalyan) askerleri ile tek mermi bile atmadan kardeş kardeş geçiniyorlar..  

"Büyük Operasyon"un hiçbir noktasında tek bir tesadüf bile yok neredeyse... 

Her şey adım adım hayata geçirilmiş... 

Ortada neredeyse Ben Buradayım diye bağıran muazzam bir "Kolektif Akıl"ın ve bir "Konsensüs"ün varlığı son derece açık!

Konuyu daha fazla uzatmadan burada noktalamak istiyorum...

Yeni bir dönemin, sistemin, devrin ve bir millet için her şeyin başlangıcı olan o mübarek Mürur Tezkeresinin (Samsun vizeli pasaport) veriliş mucizesini ve o mucizeyi bir Cumhuriyet ile sonuçlandıranları burada alkışlıyorum..

Allah bu millete bir daha başka 19 Mayıs’lar yaşatmasın…


Ali Aslan Dodurga
TÜRK

19.05.2020 / Ankara


EK'ler: