5 Temmuz 2020 Pazar

ŞEYTANIN ZÜRRİYETİ & ADEM NESLİ ARASINDAKI SAVAŞ!



ÖNCE CENNETTEN DİASPORA EDİLDİLER!
SONRA SIRASI İLE YAŞADIKLARI BÜTÜN ÜLKELERDEN!


YHWH'IN YERYÜZÜ ZÜRRİYETİ KOVULMAKTAN BIKMIŞTI!

VE
SİYONİZMİ KEŞFETTİLER...


YALINIZCA KOVULMAMAK İÇİN DEĞİL!
DÜNYAYI DA ELE GEÇİRMEK İÇİN!


iNSANLARI KIRIP KALANINI KENDİLERİNE KÖLE YAPMAK İÇİN!
 

VE 

YOL(!)A ÇIKTILAR!

* * *
Tamahkârlıklarının, ihtiraslarının, doymazlıklarının ve sürekli açgözlü arsızlıklarının, cinsel sapkınlıklarının bedellerini ödeme vakti gelmişti. Endülüs’ün ihtişamlı rüya yılları bitmiş korku günleri başlamıştı. Var oldukları andan itibaren yegâne özellikleri ekonomiyi, dini, siyaseti, eğitimi, istihbaratı, hatta askeri yapıları bile ele geçirmek, yani o ülkenin can damarlarına sızmak olan YHWH’ın LİLİTH Mitokondriyalli Çocukları’nı tarif edilemez bir endişe, panik ve korku sarmıştı.

Pedofilik eğlencelerinin, içtikleri çocuk kanlarının, müseccel markaları olan ensest ilişkilerinin, eşcinsel partilerinin, özel tapınaklarının sunaklarında (altar) bakire kız kanı dökülen Şeytan ayinlerinin, kurbanlar adadıkları “Kabalistik Ritüel”lerinin sonu gelmişti.

İnanç dünyası, soylu aileler ve hanedanlar bu ahlak bozgununa ve devlet soygununa el koymuş ortaklaşa muazzam bir operasyon başlattılar...

 Dinsizin hakkından imansız gelmiş ve engizisyonlar işe yaramıştı. 

“Şeytan sürek avı” önemli ölçüde başarılı olacak ve Avrupa kendisini medeniyete taşıyacak olan süreci başlatmaya muvaffak olarak “aydınlanma çağı”nın kapılarını aralayacaktı…


*  *  *
Kaçarak canlarının kurtaran YHWH’ın gayrı meşru çocukları ve yeryüzü zürriyeti olan Lilith’zadelerinin yeni Endülüs’ü artık Osmanlı İmparatorluğu idi. 
 
Zaten Hazar ve Selçuklu Yahudilerinden kalma bir güruh Osmanlı içinde çoktan yapılanmış ve bu Seferad kaçkınların getirilmesinde dominant rol oynamışlardı. 
 
Yeni adresleri muhteşemdi. Çünkü bu ülkenin askerleri (Türkler) dünyanın bir numarasıydı.


Onlarla neler yapılmazdı ki?


Nitekim öyle de oldu!

Düşman Araplardır dediler, yerle bir ettik…
Düşman Bizanstır dediler, yerle bir ettik…
Düşman Farslardır dediler, yerle bir ettik…
Düşman Ruslardır dediler, yerle bir ettik…
Düşman Balkan milletleridir dediler, yerle bir ettik…
(Ve günümüzdeki mottoları: "Düşman İslam'dır")

İş en önemli merkezlerinden biri olan Viyana’ya gelindiğinde ise “dur” denildi!
Çünkü orası da devrinin başka bir ve çok önemli Yahudilik merkezi idi..

Ve sonrası malum İmparatorluk süreci.. 

Osmanlı kendi tarihinin en büyük hatasını yapmış ve kendi Engizisyonlarını kuramamıştı. 
 
O’nun yerine hümanist bir program ile bu melunları Müslüman ve Tebaa yapmaya çalışmıştı. 
 
Bunun bedelini çok ağır ödedi. Parçalanarak!

Hırsları ve tamahları entrikasız ve ihanetsiz yaşamalarına asla izin vermiyordu. O kadar ileri gittiler ki sonunda karakaçanlı bir Mesih müsveddesi (İsrail Yahudilerinin tabiri ile) bile çıkardılar. 
 
Müsveddeydi, çünkü kelle korkusu gırtlağına dayanınca Sabetay Sevi adlı zibidinin mucizeleri o anda bitivermiş ve altına kaçıra kaçıra kelime-i şahadet getirerek Müslüman olmuştu. Bu hiç beklenmedik aşağılayıcı durum müritleri için tam bir hayal kırıklığı, hatta kabul edilemez müthiş bir rezaletti. 
 
Çoğu delikanlı Seferad onu o anda terk etti…

Ama yine de kendisine çok yakın bazı aileler onun çağrısına uyarak din değiştirecek ve Dönme (Sabetaycı) olacaklardı. Lakin kendi aralarında da derin fikir ayrılıklarına düşüp Karakaşlar, Kapancılar ve Yakubi’ler olarak birbirine neredeyse düşman üç ana fraksiyona bölüneceklerdi. (Bakınız: Türkiye’deki ihtilaller ev 27 Mayıs)   

Gelin görün ki; bu yeni durum tahminlerinin çok ötesinde işlerine yarayacaktı! Artık hem adları Türk hem de Müslüman’lar. Hem de en kallavisinden! Halkın birer parçası olmuşlar ve görünür hedefler iken görünmez hainlere dönüşüvermişlerdi.

Çok kısa bir zaman dilimi içinde tüm tekke ve zaviyeleri ele geçirmekte hiç zorlanmadılar. 
 
Türk aslılı Hazar ve Selçuklu Musevilerinden de (ve hatta Yahudilerinden) çok ciddi destekler alarak Osmanlı’nın ve Anadolu’nun yapı taşları olan Mevleviliği, Bektaşiliği, Melamiliği, Aleviliği ve hatta Sünni tarikatları bile neredeyse tamamen Yahudileştirdiler. 
 
Saray dâhil, maliye ve askeriye çok önemli bir oranda kendi manipülasyonları altındaydı.

Ama tüm bunlar da yetmezdi. 
 
Yetmedi de nitekim. 
 
Yahudi tarihi içindeki modern çağların miladı 1659 Vestfalya anlaşmasına kadar geri götürülebilir belki. Çünkü sonuçları açısından bugün bile zor okunabilen yeni bir sürecin başlangıcıydı. Ve 1789 Fransız Masonik devrimi elbette. İçinde Türk olmayan Jön-Türk’lerin döllenme alanı..  Daha sonra yapılacak olan (tamamı kripto Yahudiler tarafından!) tüm satanist ihtilallerin kıblesi ve temel şablonu.. 
 
Sıra son noktayı koymaya gelmişti. 
 
Artık adının resmen zikredilmesinde bile bir sakınca görülmeyen I.Siyonist Kongre (1897) ile tüm dünyanın bir gün Siyonist olacağı ilan edilmeliydi.

İblisin yeryüzü devleti (kıytırık bile olsa) İSRAİL (İsra=Yenen El=Tanrı. Yani: Allah’ı yenen) kod adı ile kurulmalı ve Şeytanın Tapınağı (Süleyman Mabedi) 3. Kez inşa edilerek dünya ele geçirilmeliydi…

Düğmelere basıldı.

Dünyamızı bu karanlık ve zorlu günlere taşıyan Siyonizm’in merkez karargâhı İstanbul merkez olmak üzere Osmanlı hinterlandı olacaktı. Yalnızca “Siyon Katır Birlikleri”nin değil, Mossad’ın da İsrail’in de tüm kuruluş projeleri, planlamaları ve çalışmaları İstanbul’da Jön Türk kod adlı azılı Siyonistler tarafından gerçekleştirilecekti.

Ve 1917 “Balfour Deklarasyonu” ile de Şeytan Devlet(ler)inin kurulmasının öne sonuna kadar açıldı..

O Şam Karargâhının dili olsa da konuşsa…
O Rosita Forbes malikânesinin dili olsa da konuşsa…
O Karlsbad Plaza’nın dili olsa da konuşsa… 
O Alatini Köşkü'nün dili olsa da konuşsa...
O Mısır Apartmanının dili olsa da konuşsa…
O Baron Oteli’nin dili olsa da konuşsa…
O Pera Palas’ın dili olsa da konuşsa…

I. Dünya Savaşının birinci temel hedefi olan milli imparatorlukların yıkılıp başlarına işbirlikçi “Sahte Kahraman”ların implante edildiği İngiliz tipi (Common Wealth) aleni ve örtülü müstemleke olan kartondan “Ulus Devlet”lerin kurulmasıydı…

Yalnızca Şemsi Efendi (Şimon Zwi) gibi kripto okulları değil, “Galip” (Isra) Kod adlı (Osmanlı'yı yenenlerden olduğu için) imitasyon Hoca (Lise mezunu Cumhurbaşkanı Celal Bayar) aleni bir Siyonist imalathanesi olan Alliance İsraelite Universale gibi mektepler de derin keneler yetiştiriyordu.

Bu özel yetiştirme kan emici tufeylilerin çoğu Osmanlı'nın Endülüs kaçkını olan Türk kamuflajlı ve azılı Türk ve İslam düşmanı dönme(miş) Yahudileriydi…

Ulu hakan II. Abdülhamid Han’ın tüm kişisel mukavemet ve çabasına rağmen devirdiler ve onu 5 kişilik bir kanı da, sütü de bozuk eşkıya çetesi ile sarayında teslim alarak yıllarca karşı mücadele verdiği Siyonist Sabetaycıların Sembolik başkenti durumundaki Selanik’e sürgün gönderdiler…

Yahudileri Türk topraklarına hayatlarını kurtarmak için getiren bir yüksek medeniyet, bu sefer o iblis soyu tarafından çıfıt topraklarına hayatlarını bitirmek için gönderiyordu!

Bu durum aynı zamanda çok önemli bir güç ve gövde gösterisiydi onlar için. Kendilerine ana kucağı ve vatan olan Osmanlı bit(iril)miş ve yerine kendi devletlerini kurma vakti gelmişti.

Gizli ve sırlı özel anlaşmalarda şeytanın bile aklına gelmeyecek maddeler bulunmaktaydı…

İŞTE ONLARDAN YALNIZCA BİRKAÇI:

·      Sıra artık işbirliklerinin alenileşmesine ve oyunun kurallarının hızla hayata geçirilmesindeydi. Şeref ve namus özürlü zibidiler güruhu, tamamen Rothchild kontrollü altına girmiş olan İngilizlerle tam ve derin bir işbirliğine girilecekti..

Ve öyle de oldu.

Peşkeş çekilerek lime lime ettirilmesinin ardından yerine kurulan örtülü İngilizci muhibbanik peyk'lerin en önemli koltuklarına yine bu işbirlikçi kimlik özürlü ve demonik genli Endülüs meczupları yerleştirildi. 

Yeni kurulacak devlet(lerin)de, ileride kendilerinden hesap sorabilecek olan bütün Türkler imha edilmeli ve hatta adı konulmamış bir ittifaklar zinciri ile soykırıma uğratılmalıydı!

Ve öyle de oldu.

Çakma cephelerde ve zoraki sürgünlerde milyonlarca Türk’e planlı bir soykırım yapıldı!

·        Kendilerine rakip olabilecek ve hatta kafa tutabilecek başka azınlıklar da olmamalıydı!

Ve öyle de oldu.

Ermeniler tehcir edildi.
Kürtler ise (özel anlaşmalarla) bastırıldı!
Diğer minoritiler ise bir tehlike yaratmayacak kadar azdılar.

·     Osmanlı hinterlandındaki ve diğer ülkelerdeki Türkçe konuşan bütün Yahudiler (en başta kriptolar) Muhaceret, Mübadele ve benzer uygulamalar ile Anadolu’ya doldurulmalıydı.

Ve öyle de oldu.

Çürük çarık ne kadar Çıfıt ve kripto var ise memlekete tepiştirildiler.

·        Yeni kurulacak devletin tuğlaları olacak olan bu istilacıları iş aş ve makam sağlanmalıydı.

Ve öyle de oldu.

Memleketin soykırıma uğratılan Türklerden boşalan tüm arazileri, evleri ve tüm taşınmazları üstüne hazine arazileri de eklenerek bu ehli ihanet çıfıt bozmalarına beleşine peşkeş çekildi.

Böylece YHWH’ın yeni askerleri olacak gayrı meşru kripto çocuklarını en üst düzeyde eğitip millete ahkâm kesebilecek bir donanımla yetişmeleri için büyük servetler sahibi oldular.

·        Geride askerlik, hayvancılık, ziraat ve ırgatlık için hayatta bırakılan Türklerin beyni yıkanmalı, bir daha asla eski Türkler olmalarına izin verilmemeliydi.

Ve öyle de oldu.

Ulan öküz Anadolulu, senin tarihin bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin dilin bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin dinin bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin kültürün bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin geleneğin bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin kıyafetin bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin şapkan bozuk denildi.
Değiştirildi!

Ulan öküz Anadolulu, senin eğitimin bozuk denildi.
Değiştirildi!

Becerebilseler Ulan öküz Anadolulu, senin kanın bozuk deyip onu da değiştireceklerdi. (Gerçi kısmen bunu bile başardılar. Sekülerim kurbanı yapılarak Türk’ten başka her halta benzeyen bir mahlûkatlar topluluğu yarattılar)

·        Ama bunlar bilinmemeli, halk tarafından asla öğrenilmemeliydi.

Ve öyle de oldu.

Ülkede talan edilmedik, yağmalanmadık, yakılmadık, çalınmadık, suların basmadığı, sıçanların kemirmediği, lağımlara gömülmeyen, tahrif ve tahrip edilmeyen bir tapu sicil, nüfus, tarih ve adli arşiv kalmadı!

·        İşgal Programı itina ile ve dikkatle yürütülmeli, sırlar açık olmamalıydı!

Ve öyle de oldu.

Türkleri tam 100 yıl boyunca ne MASA’lara (Yönetim!) ne de KASA’lara (Sermaye!) asla ve kata getirmediler.

Kaza ile gelenleri ise nasıl imha etiklerini artık herkes biliyor.

·        Yeni devletin içinde özel kurumlar ve birimler oluşturulmalı ve bu yolla Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağcı-Solcu, Seküler-Müslüman gibi birbirine ölümüne düşman gruplar yaratılmalı idi. Kendileri ancak böylece kafalarına göre ve düşmansız at oynatabileceklerdi.  

Ve öyle de oldu.
Ele geçirdikleri, hatta bizatihi kendilerinin kurdukları TSK, MİT, PARLAMENTO, SANAYİ, STK, DERNEK, VAKIF, KIZLAY, DARÜŞAFAKA, TEV (vb.) yapılarla geride kalan bir avuç Türk’ü fena halde ezdiler….


GELELİM GÜNÜMÜZE:

PKK’yı geleceğin Büyük Ortadoğu Projesi (Vaat Edilmiş Topraklar) için kuran, ASALA gibi bir Ermenici terörü milletimizin başına bela ederek yalan dolan soykırım masallarının yüzden fazla ülke parlamentosunda onaylanmasına vesile olan onlardı. Hizbullah projesini hayata geçiren, Aczimendi, Adnan Oktar ve benzeri sayısız ucube grupları kurup ortaya salan merkez İngiliz, Amerikan ve İsrail sızıntılı “Sermaye, TSK ve MİT” üçlüsünün dışında bir yer değildi.

Ve elbette Fetullahçı Terör Örgütü’nü de… !!!
    
Satanizmin (Siyonizm) Türkiye’den sorumlu umumi müdür bay Henry Kissenger'in teklif ve talebi üzerine kurulan Komünizmle Mücadele Derneği'nin saha 1950’lerde Erzurum Bölge Başkanı yapılan, bir yanı eli kanlı Ermeni, diğer bir yanı ise kokmuş bir dağ Yahudisi (Churo) olan profesyonel zırlak Fetullah’ın dönemin en rütbeli Tapınakçılarından olan (Moon Türkiye reisi, CFR üyesi,  Bilderberg görevlisi ve mason maşrık-ı azamı) kripto Yahudi Kasım Gülek'in mürşitliğinde irşad edilmişti.

Aklen ve ruhen azılı bir Siyonist/satanist olan bay Gülek, kucağındaki sümüklü psikopatın YHWH’sel inisiyasyonunu gerçekleştirdikten sonra onu en güvendiği eller olan Karakaşzade meczuplarının himayelerine teslim edecek ve ilerleyen süreç içinde de yanına parlak eleman Tuncay Güney’ciğini katacaktı…

Smrynia’nın (Günümüz bir İzmir Devleti yani Sabetayistan kurma peşindeki şizofrenlerin merkez üssü) yerleşik yobazları olan Karakaşçı, Kapancı ve Yakubçu ucubelerin yüksek alaka ve şefkatleri ile semirtilen sümüklü sığırı artık tamamen hazırlanmıştı…

Sıra uluslararası arenaya şöyle şatafatlı bir doğumla çıkarttırılmasındaydı.

O da yapıldı.

Derin İsrail müptezeli bay Ecevit’in başkanlığında 1975’de Çeşme Altın Yunus’ta toplanan Bilderberg toplasında dünya kamuoyuna akreditasyonu yapıldı…

Ve bay zırlakın keneften bozma ağzından “Öte dünyada ilk şefaatçi olacağım kişi Bülent Ecevit olacaktır!” ayetleri dökülüverdi…

Artık milletlerarası misyonu başlamıştı. Papa’dan devlet adamlarına, istihbaratçılardan erki yüksek generallere, din adamlarından sermaye baronlarına kadar çok geniş bir yelpaze içinde sürekli temaslar yapıyordu…

Çünkü:
Beklediği İşaret gelince Türkiye’yi gerçek Müslümanlardan ve organik Türklerden kurtarmak için tüm bağlı birlikleri ve eş zamanlı olacak dış desteklerle harekete geçmek için “hazır ol”da kırmızı alarm seviyesine gelmişti.

Bir 2013 peşrevi ile ve onun yurt genelindeki katılımcı miktarı ile gerekli feedback’ler (reaksiyon geri bildirimleri) alınmış, planlanan darbenin (Henry Kissenger, Graham Fuller, Henry Berkey (vb) gibi uzmanların da açıktan ve alenen el vermeleri ile) %100 başarılı olacağı fikri kesinlik kazanmıştı…

Mütedeyyin Müslümanlar olarak gittikçe Türkleşen, kendisine zorla yutturulan kafir dolmalarını tek tek geri kusan ve siyasi yapılar içinde de teşkilatlanmaya başlayan kripto Yahudilerin “Ulan öküz Anadolulu” olarak kod’ladıkları Türkler durdurulamaz bir kararlılık ve güç ile geliyorlardı…  

Sonrasını yazmayacağım…

Çünkü “sonra”sını yalnız biz değil, tüm dünya biliyor…

Şeytanın numaraları bitmez...

Bizİm de...
Sana pabucunu ters giydirmezsek bize de adam demesinler....

HODRİ MEYDAN !

TÜRKLER KAZANACAK!

BİZ KAZANACAĞIZ!








Ali Aslan Dodurga
Türk!

05.07.2020 Ankara