16 Şubat 2014 Pazar

ZORLAMA BİR MİLLET, KURMACA BİR DEVLET... KÜRTMENİSTAN !



Yakın tarihte sıfırdan yaratılmış ve ortaya çıkarılmış bir çok kalem çizgisi ülkeler topluluğu görmekteyiz. 

Alınganlıklara neden olmaması için bu sanal kara parçalarının ve kendi koordinatlara ait özel sipariş imalatı liderlerinin tek tek isimlerini saymaya gerek yok. Bilenler bilir, anlayanlar anlar…

Bunların çoğunu çoğumuz biliriz... 

Atanmış büyük(!) kahramanları ve sırası gelmiş seçilmişlerinin bayrağı devralması ile ömürleri oldukça uzun olmuştur bu ülkeciklerin. Ama artık oluk oluk kan akmaktadır ve vahşet hakim olmaya başlamıştır bu coğrafyalarda.

Terör pusuyu bırakmış aleni kol gezmektedir. Gündüz gece, bayram seyran, kadın ihtiyar ve çoluk çocuk demeden vampir şarabı fıçılarını doldurmaktadır… 


Küstahça, hayasızca ve ahlaksızca….



Tuhaflığı, yanlışlığı anlar ve algılarsınız içten içe, ama tüm gücünüzle ve zekanızla ürettiğiniz alternatifiniz bir diğer seçilmişin tercihlenmesinde erir gider. Çünkü seçilecekleri seçmek iradeniz dahilinde değildir. Hiçbir zaman da sizin iradenize bırakılmaz, bırakılamaz. Şüphesiz ki, yaşadığınız ve ölümüne sahiplendiğiniz ırkınistanınız (ülkeniz) ırkınızdan daha önemlidir. Sizin bağırsaklarınızdan petrol, karnınızdan altın çıkmaz ki…

Üstelik öyle yönetim işlerine filan da karışamazsınız. Yiyip içip gezin işte. Gününüzü gün edin elinizden geldiğince. Yiyip içecek paranız yoksa bir sol örgüte giriverin hemen. Sloganlarla ve ütopyalarla kilo bile alabilirsiniz üstelik.



Dünyayı halen yöneten ve bundan sonra da yönetmeye de kararlı ademden bozma tanrıcıkların son kararıdır bu. İşlerine karışılmasına asla tahammül edemezler. Hatta anlaşılmasına bile… Öldürürler…

Tanrıların haritaları önlerinde, kalemleri ellerinde yine bu günlerde… Şöyle ağız tadında bir sömürü için otutturamayı bir türlü beceremedikleri siyasi/sosyal istikrarı yeni bir çizgi ülkesiyle kontrol etmeye niyetlenmişler derinden. Ve ısrarlı..

Bu yeni ülkenin adı Kürtmenistan.


Ve tarihte bir ilk yaşanıyor bu sefer. Eskiden Güney-Kuzey, Doğu-Batı diye ayrılırdı milletler. Sonra bunlardan birisi bir başka ülkeye dönüşüverirdi…

Bu sefer durum farklı, Güney-Kuzey, Doğu-Batı gibi dört ana yön yok!. Ama Dört Ana Sır var.

Bu Dört Ana Sır’rın adları sır değil.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye. 


Varın siz de biraz okült, biraz da esoterik derinlik kazandırılması için Toprak, Hava, Su ve Ateş deyin bu Dört Ana Sırra…


Başlangıcın başlangıcında yalnızca Ulu Yaratanın hakimiyetinde yaratılan dünyamız bu Dört Ana Sır’dan imal edilmişti ve her yerde sessizlik hakimdi, her yerde huzur hakimdi.

Şu günlerde ise, tanrısal meslekleri meslek edinmiş ve DNA’ları Ateşin Dumansızından gelen Adem görüntülü mahlukatların gürültüleri kaplamış durumda dünyamızı... 


Kovulmuşlar arasından kendilerine en yakınlarını bulup bir ülke kurdurmak ve yeni yeni kahramanlar yaratmak üzere…. 



Ne yazık ki(!) ciddi derecede kahraman bulma sıkıntıları var… 


Hani ders kitaplarında hep okutulan ve sınıfınızı geçebilmeniz için ezberletilen türlerden.

Ve üstelik bu kahraman(!) kişilikleri kendilerine ve ideolojilerine aykırı düşen İslami tiplemelerden seçmek zorunda kalıyorlar.

Saidi Nursi ve diğer İngiliz imalatı kuklalar gibi!



 


Bakalım sırada hangi sanal kahramanlar var yaratacakları sanal krallıkları için?


Tabii yaratabilirlerse... !

Hiç yorum yok:

Modern Frankeştayn’lar


Gerçek canavarlar, canavarı yaratanlardır.

50-80 yaş kuşağındaki gençlerimizin(!) mutlaka hatırladıkları korku filmlerinin unutulmaz bir canavar kahramanı. Kendi adı yok aslında. O’nu yaratan doktorun “Dr. Victor Frankeştayn.” Soyadıyla anılıyor. Doktor, ölümsüzlüğü arayıp bulma yolunda ve yaratan olmak rüyasıyla kendini Tanrı sanan manyak bir bilim adamı. Kitabı 1918 tarihinde yayınlanmış. Şaşırtıcı tarafı ise yazarının Mary Shelley adında bir kadın olması.

Gelelim Modern Fankeştayn’ımıza…


O kadar çoklar ki hangisini yazacağını şaşırıyor insan. Günümüzün belli başlı türleri arasında Politikacı, Asker, Bilim Adamı, Yazar, Edebiyatçı, Sanatçı, Hukukçu, Bürokrat, İş adamı ve çok daha şaşırtıcı olan nice başkaları bulunmakta. Dr. Victor yaşasaydı; kendi canavarı korkunç Frankeştayn’ının günümüzdeki versiyonlarının yanında melek gibi kaldığını görünce kafayı yerdi resmen.

Ben EN TEHLİKELİ olanını yazacağım...
Yani GIDA Frankeştayn’larını. Bunlar orijinal Frankeştayn gibi kendini Tanrıya benzetme hevesinden öte, kendilerini Tanrı sanan mega-süper dünya zararlıları. Bunlar muhtemeldir ki, ellerindeki mevcut toprakları değil ekmeye, tuvaletlerine bile yetmeyen, kökten ırkçı ve radikal faşist mutantlardır. Tanrılarını değiştiremedikleri için, Tanrının ürünleriyle (veya doğal seleksiyonla evrimleşmiş natürel gıdaların) ve onun kodlarıyla uğraşıyorlar. Hatta değiştiriyorlar.

İlk hedefleri olan az alanda çok ürün hedeflerine ulaştılar…
Yetmedi. Görüntüsüne de müdahale ettiler. Yetmedi. Rengine de müdahale ettiler. Yetmedi. Kokusuna da müdahale ettiler. Yetmedi. Tadına da müdahale ettiler. Yetmedi. Vitamin, enzim ve elementlerine de müdahale ettiler. Yetmedi. Türün devamı kodlarını içeren çekirdeğine de müdahale ettiler. Yetmedi. Kendisini, tüketenin DNA’sına kopyalayan trans-genleri ürettiler. O’da yetmedi. Ekildiği toprakları de değiştiren, zehirleyen katkılar koydular. Yine yetmedi.

Şimdi ki gizli hedefleri…
IRKLARA GÖRE ayrı etki ve tesir gösteren Biyolojik Gıda Silahları üretmek. Bir başka değişle; ırka göre hazırlanmış, yani yalnızca O ırkı hasta edecek, kısır bırakacak, hatta imha edecek Gıda Silahları üretmek. Tek kaygıları bu gizli zehirli GDO savaşlarından kendilerinin de etkilenmeleri. Görünen odur ki, keşfettikleri şeytan zehrinin panzehirlerini henüz bulamamışlar. Nasıl mı anladım? Eğer bulunmuş ve denenmiş olsaydı bu panzehir KİTLESEL ÖLÜMLER çoktan başlamış olurdu.

Mevcut duruma bakınca çıldırmamak elde değil…
Halen, Tarım ve Köy işleri Bakanlığımızın 115.000 çalışanı var.. 70 üniversitemiz, 30 ziraat fakültemiz ve 50 tarım araştırma enstitümüz bulunmakta. Ne yapar bumlar? Bulmaca mı çözerler? OK’ mi oynarlar… Veya durumun vahametinin farkında olup susarak bu cinayetlere ortak mı olurlar? Daha da ayıbı ise, içlerinde sayısız idealist gençlerimizin de bulunduğu tam 10 bin işsiz ziraat mühendisimizin göz göre göre harcanmasıdır. Ne aymazlıktır ki, veya nasıl bir işbirlikçi ihanettir ki, Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı hale getirilmiştir. Yoksa tüm bu rezaletler üç beş adet saltmış veya kiralanmış züppe siyasetçinin cebi için mi yaşanmaktadır? Frankeştayn tohumların icadı-mucidi ve doğal patronu şeytanın araştırmacıları, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiklerini gazetelerin Internet sayfalarında gururla yazıyorlar. Saklamıyorlar artık. Habere göre, istediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...

Genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğrudur…
Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok. Yani bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz. Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk. Üstelik bu Frankeştayn tohumlarını toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz. Genetik tohum o toprağa da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.

Acı bir örnek…
Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.

Yani Frankeştaynlar şeytan tohumlarını tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava.... Bu şeytan tohumların içine hastalık yerleştirenler, bu sayede zirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor. Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor. Çok korkunç. Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak. Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak! Şu anda dünyada bu şeytan tohumlarını kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır. İkincisi de biz olacağız.

HENÜZ SONA GELİNMEDİ.
DAHA VAKİT VAR!
Anlayalım, anlatalım, eyleme geçelim. Bildiğimiz kadar ve elimizden geldiğince. Tabii eğer çocuklarımızın da, torunlarımızın da, neslimizin de bu topraklarda yaşamaya devam etmelerini istiyorsak !
Önce Frankeştayn’ı biraz anımsayalım...

Hiç yorum yok:

AKP’NİN GİZLİ HORMON SAVAŞI!



Türkiye tablosu hiç bu kadar güzel olmamıştı ! 
Artan milli gelirlerimiz, zenginleşen insanımız, biten terör, dünya ilk on’una giren ekonomimiz, sona eren sağlık hizmeti problemleri, halledilen ilaç sıkıntıları, yok denecek kadar azalan işsizlik, güçlenen ziraatımız, gelişen hayvancılığımız, güçlü tarımımız, artan milli kuruluşlarımız, elektronik üretim sanayimiz, insansız uçaklarımız, ağır sanayimiz, madenlerimiz, enerji kaynaklarımız ve üretimimiz, toplumsal huzur ve barış, dünyanın en başarılı üniversiteleri, milli eğitimimiz, yediğimiz, içtiğimiz, kokladığımız, gördüğümüz her şey… Sanki hormon verilmişler. Hepsi 1’e 10 veriyor!

Olağanüstü ! 
Sanki memleket değil cennetteyiz! TBMM Gizli Oturumunda bu muhteşem tabloyu kutladınız sanırım. Halk şımarmasın diye gizli gizli kutladınız sanırım. Geleneksel Kızılcahamam AKP’liler toplanmalarında ve nutuklarında da bu tabloyu kutladınız sanırım. Yine biz’siz, milletten uzak, ama O’nun adına! Bu neşe ve özgüven dopinglendirmelerinin hemen ardından, geleneksel kampinginizden sonra da bir posta koydunuz Kürtçü partisine. “Erkekseniz silahınızı bırakın öyle gelin” dediniz. Muhtemelen onlar da size “takkelerinizi bırakın” öyle gelin diyecek. Birbirinizden ne farkınız var ki? Biriniz “made in batı takke” ile biriniz “made in batı mermi” ile hormonlu!

Bakınız AKP efendileri ! 
Derhal içinde bulunduğunuz derin rüyadan uyanınız. Şayet uyanabilirseniz, uyuyanlarınızı da uyandırınız. Sürekli ziyaret halinde bulunduğunuz TBMM’inden evvel bir kez de olsa kendinize uğrayınız! Tabii saf özünüz hormonlu dışınızı kabul ederse!

Ey resmi ademler ve baş resmi adem ! 
Sizin domatesten haberiniz var mı domatesten? Evet evet, hani şu Türk mutfağının vazgeçilmezi yemeklik, salatalık, salçalık domates! Efendim? Duyamıyorum! O gümbür gümbür sesiniz çıkamıyor değil mi? Bağırsanıza hadi “Türk Domatesimizin Milli Zaferi”diye! Sizin böyle ciddi(!) konularda pek sesiniz çıkmaz. Çıkamaz! Bari ben size “işe yarar” bir Kızılcahamam semineri vereyim de dinleyin. Domatesin kilosu bugün Ankara Beğendik Market’te 8 TL civarında idi! 10 kilo alırsanız 4 Kilo kaliteli salça yapabilirsiniz. Yani 20 liraya 1 Kg. salça. Kısacası avaz avaz bağırarak anons ettiğiniz memura, emekliye, işçiye zamlar salça parası bile değil. Bu karanlığı, muhterem partinizin bütün ziya hormonlu ampulleri bir araya gelse bile yok edemez! Edebilir mi?

İsrail’e Posta koyan ilk 10’un Türkiye’si ! 
Bir ampul ailesi olarak topluca posta attığınız İsrail’e karşı duruşunuzla böbürlenmekte, gururlanmakta ve sözde prim yapmaktasınız. Kötü Yahudiler, yaşasın Filistinliler söylemleri ile bir Müslüman’dan daha, bir fazla oy alma peşindesiniz. Peki, gelelim sokağa, milletin arasına. Şu günlerde sokaktaki Türk insanın en çok konuştuğu konulardan biri de genetiği ile oynanmış gıdalar değimlidir? İnsanımız İsrail’in şu meşhur hormonlu tohumlarını konuşmaz mı hep? Konuşur. Malum hormonlu “Milli” zirai politikalarınız sayesinde daha da konuşacak bu gidişle.

Söyleyeceğim o dur ki !
Sizin şu heybetli ekonominizin ve siyasetinizin tüm azameti bir domatese kurban gitti! Hem de koftiden, hormonlu bir domatese… Hem yok satıyor, hem inanılmaz uçuk bir fiyattan. Galiba birileri sizi muhatap bile almayıp, ciddi bir cevaba bile ihtiyaç duymadan açıktan dalga geçiyor. Hem de HORMONSUZ!

Sen önce “domates”i yen diyor! 
Yenebilirsen!

Hiç yorum yok:

15 Şubat 2014 Cumartesi

TÜRKLERE DÜŞMAN DEĞİLMİŞ !














Bak bak... !!!
Adama bak... !!!
Bir dediğine bak... !!!
Bir de dediği yere ve makamına bak... !!! 
İyi bak... !!!


Özel harekat timlerinin içinde bıyıkları aşağı doğru sarkık, tipik MHP militanı görüntüsü veren yanlış insanlar vardı”  diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; 

"BEN TÜRKLERE DÜŞMAN DEĞİLİM

diyor…..!

Senin 'dostluğun'u yesinler emi?

Kendini fena açık etmişin Sayın Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin. 

Açıkça ve aleni bir şekilde, üstelik ulu orta 'ben Türk Değilim' diyorsun! 

Tamam.....!

TÜRK olmayabilirsin....

Ama Türklere ve Türklüğe sataşmayı bırak artık. 

Her şeyi bitirdin de şimdi Türklerin kıllarına ve bıyıklarına mı taktın?

Neredeyse engellenemez hırsına yenik düşüp Türklüğü yasaklayan kararnamelere alet edeceksin makamını… 

Bulunduğun yerin Türkiye olduğunu unuttun galiba. !!!

Ne yaptınız da böylesine kendinizden geçtiniz? 

Burası Irak’ın Kuzeyi değil Sn. Genel Başkan Yardımcısı Çelik efendi.




KENDİNE GEL !!!

Üstelik düşman olsan kaç yazar ? 

Ateş olsan cürmünüz kadar yer yakarsın !!! 

Ayıp, ayıp… !!!



Senin konumundaki bir insan, milletin infialine neden olacak bu lafları böylesine ucuz kullanamaz. 

Senin dediğini en son İmralı sakini APO demişti. 

Hem de uçakta !

Ama o bile senden daha sempatikti.. 

Benim anam Türk, ben Türkleri severim” diyordu kara göz bandajları açılırken….

Ne yani... ?

Apo bile yumuşadı, ben ondan daha mı radikalim mi diyorsun? 

Madem başladın, gerisini getir. 

Elinde, eteğinde ne varsa dök. 

Karnındakileri de kus artık. 

Geveleyip durma ! 

Hadi, ne diyeceksen de artık… 

Ne günlere kaldık yarabbim… 

Sen aklımıza mukayyet ol

Kimin aklına gelirdi, bir gün gelecek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı; 


BEN TÜRKLERE DÜŞMAN DEĞİLİM” 

diyecek.... !

Daha acısı bunu iyi ve doğru bir şey diyorum havasında yapacak. 

Gözlerimizin içine baka baka ve utanmadan…



Sen git o düdüğünü dağda çal !

Sayın Başbakan;


‘Türk Düşmanı Olmayan’(!) bu güzide ve nadide yardımcınızı önce yüce Allah’a sonra size havale ediyorum. 

Yok eğer bu siyaset ucubesi gelişmeyi referandum özgürlüklerinizin bir parçası olarak görüyorsanız şimdiden kaybettiniz!




En azından benim 'EVET’imi…..

Ali Aslan Dumanol 
2010/ ANKARA



Hiç yorum yok:

Talabani’nin Straji-Komik Rüyası !



Fazla kilolarını bahane ederek Anıtkabirdeki merdivenleri çıkmayan Tala(n)bani Konuk defterine yazdığı cümlelerden birinde şöyle bir şey saçmaladı:

“Atatürk parçalanan Osmanlı İmparatorluğunun eski topraklarında kurulan Irak Cumhuriyetini tanımıştı. Atatürk onun için büyük bir liderdir”


Yani ???

Bu sözlerin deşifresi aynen şöyledir Efendim:

[Sizde yarın “Eski Türkiye”(!) Toprakları üzerinde kurulmuş Kürt Cumhuriyetini bir gün tanıyacaksınız. Bu tanımayı gerçekleştirecek olan lideriniz Atatürk kadar büyük bir lider olacaktır.]

TALAN sırası Türkiye'ye mi geldi diyorsun? 

Daha açık konuşmaya dilin mi varmıyor yoksa gücün mü yetmiyor? 

Madem böyle ne geveliyorsun be adam?

Bu gariban hayali, beklenti hiçbir diplomatik kurala ve geleneğe sığamayacak kadar büyük bir densizlik ve edeb aşkınlığıdır! 

Fevkalade büyük bir yersizlik ve tecessüstür...

Bakalım bu (şeref) hangi devlet “büyüğümüz”e (!) nasip olacak !

Bence Atatürk’ün mozolesine bilerek çıkmadı. 

Çıkamadı. 

Eğer çıksaydı, Ata’nın ruhunun bile o’nu susturmaya, ezberini bozmaya, bildiklerini de unutturmaya yeteceğini biliyordu…

Ne günlere kaldık Ya Rabbim….

Kendisini Güler yüzlerle ‘Çankaya’da ağırlayan erkan umarım bu gayet açık olarak verilen küstah ve rezil ‘kripto’nun farkındadır.

Ne dersiniz? Farkındamıdır?

Ama sakın biri bana “lades” demesin !

Saygılarımla,
Ali Aslan DUMANOL 



Hiç yorum yok:

87 YIL ÖNCE ve 87 YIL SONRA



YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce onlarca farklı etnik kökenden mucizevî şekilde bir devlet kurmuştuk...
87 yıl sonra bir devletten yine mucizevî şekilde iki-üç devlet çıkarma sevdasına kapılanlarla uğraşıyoruz!

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Osmanlının son çeyreğinde TÜRKLER PLAN'lı bir şekilde soykırıma uğratılmıştır.
Farklı etnik kökenlerden bir devlet çıkardık demeye devam ederseniz, farklı etnik kökenler farklılaşma haklarını kullanmaya devam ederler.


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce tek ulus olabilmek için, ortak dilimizi en iyi konuşmanın ve yazmanın derdindeydik... 
Amacımız birlik olup, güçlenmekti... 
87 yıl sonra ortak dilden vazgeçtik. 
Bölünüp, güçlerimizi ayırmaya odaklandık!

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Dil kurumunun başındaki M. Dilaçan kimdi? Söyleyeyim.
Türk Dilini kurtaran(!) Mister Agop Martayan DİLAÇAN!
Kim koydu O'nu oraya?
Neden?

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce dinimizi, kendi dilimizle öğrenip, gereklerini yerine getirmek için atağa kalkmıştık... 
87 yıl sonra dinimizi, kendi dilimizle öğrenme ve ibadet etme hakkımızı kaybettik! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Kendi dilimiz derken... ?
En başta farklı etnik kökenlerden kurduk bu cumhuriyeti yazmışsınız!

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce çıktığımız yolda, fakir ulusa para kazanmayı öğretmek için Köy Enstitüleri kuruyorduk... 
87 yıl sonra geldiğimiz nokta, fakir ulusa oy karşılığı erzak ve kömür dağıtmak! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Köy enstitüleri komisyonculuk okullarımıydı yani?
Yoksa bankerlik kursları mı?
O halde niye öğretemediler.
Şu anda yaşayan köy enstitüleri mezunları neden çok FAKİR?
NEDEN? 

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce fabrikalar inşa ediyorduk... 
87 yıl sonra bu fabrikaların tamamını sattık. 
Sattıklarımızın yarısından fazlasının kapanmasına göz yumduk! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
87 yıllık fabrikalar kapanmasa ne olacaktı ki?
Neden yenilerini kuramadı(nız)k? 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce sanayide ve tarımda kendine yeter bir ülke haline gelmek için atağa kalkmıştık... 
87 yıl sonra toplu iğneyi ve karpuzu bile ithal eder olduk! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Bu hatalar Osmanlı’da Avrupa’dan adam(!) ithalatıyla başladı....!
İthal adamaların geldikleri (öldürüldükleri ve işkence edildikleri) yerlere bağlı kalmaları anlaşılır gibi değil.... 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce hayata geçirdiğimiz modelle Avrupaya özgürlük ve demokrasi dersi veriyorduk... 
87 yıl sonra özgür ve demokrat olmadığımız için Avrupa Birliğine alınmıyoruz! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Oturup hep beraber zırlaşalım o zaman..
Hatta Avrupalılara el açıp yalvaralım.... 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce benimsediğimiz sistemle kadınlarımızı kısa sürede seçme ve seçilme hakkına kavuşturmuştuk...
Dünyaya örnektik...
87 yıl sonra kadınlarımıza, Siz sadece doğurun... Çalışmayın, üretmeyin, sizin yeriniz evinizdir dediğimiz için, kadın-erkek eşitliği sıralamalarında dünyaya rezil oluyoruz!

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Hala KADIN - ERKEK ayrımı yaptığınızın farkındamısınız?
Bu genetiğinize sinmiş bir kere..
Çıkmaz artık!
Kadın,i erkek filan unutun artık..
İnsan var.. İNSAN!
Sen kimsin ki kendini kadından üstün görüp O'na HAK vereceksin?
BU EN BANAZ YOBAZ KAFALILIK değildir de nedir?

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce pozitif bilimleri öğreniyorduk... 
87 yıl sonra metafiziğe merak sardık! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Simyacılarımız sağ olsun. Pek yakında Kurşun'u Altın'a çevirmeyi de öğreneceğiz inşallah! 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce kız-erkek bir arada okuyorduk...
87 yıl sonra karşı cinsin bizim için ne kadar tehlikeli olduğunu keşfettik ve okullarımızı ayırdık! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Modern batılı Avrupa Manastılarından ve Rahibe okullarından ve kız kolejlerinden bahsediyorsunuz galiba.... ! 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce çok sesli müzik dinleyip, vals yapmaya çalışıyorduk... 
87 yıl sonra açık alanlarda ilahi dinleyip, biz bize kaldığımızda göbek atıyoruz! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Vals YAPMAYA ÇALIŞIYORDUK derken istemeden de olsa samimileşmişsiniz!
Tebrik ederim...
Çünkü hayatınız YAPMAYA ÇALIŞMAKLARLA geçiyor.... !
Bir kez de kendiniz olmayı deneseniz! VARSA(nız) tabii!
Bari bizim yakamızdan düşünüz sayın VALSciler.......! 

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce hukuk devletine geçmiştik; kadı efendilerin yerini cumhuriyet savcıları ve hâkimler almıştı...
87 yıl sonra temel hukuk kurallarını, ulemaların fetvalarıyla tartışır olduk! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Hukuk Devleti mi dediniz?
87 yıl önce mi? 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce öğretmenlerimiz başımızın tacıydı...
87 yıl sonra milyonlarca öğretmen adayı açıkta ve başımızın belası(!) 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Kaç kere baş tacınıza evinize sıcak bir çay içirdiniz?
Kaç kere Baş taçlarınıza bayram ziyaretleri yaptınız?
Kaç kere Baş taçlarınızın hastalıklarında yanında oldunuz?
KAÇ KERE? 

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce yüzlerce ayrı meslekten esnafın bir arada çalıştığı çarşılarımız vardı... 
87 yıl sonra sadece Çin ve Avrupa mallarının bir arada satıldığı alışveriş merkezlerimiz! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
O çarşılarda hiç Türk yoktu.
Kalmamıştı.
Toptan Öldürüldüler uydurmaca savaşlarla!
ÇARŞILAR onlara kalsın diye....
Şimdilerde bir iki kişi var en azından! 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Karaköy-Beşiktaş arasını at arabasıyla 15 dakikada gidiyorduk... 
87 yıl sonra yüz binlerce liralık lüks otomobillerle iki saatte gidemiyoruz!

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Araba alacağınıza bir at alınız o zaman.
30 dakika da olur derseniz kelepir bir eşek!

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Atatürk’ün nerede ne zaman karşımıza çıkacağı belli değildi... 
87 yıl sonra yollar bir saat önceden kesildiği için, devlet adamlarımızın nerede ne yaptıklarını bizzat takip ediyoruz! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Dünyada, neredeyse bütün başbakanlarının öldürüldüğü başka bir ülke var mı?
(Büyük Atatürk dâhil) 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce cahilden ve okumamıştan korkuyorduk... 
87 yıl sonra okumuşları kodese tıkıp, cahillere umut bağlar olduk! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Kaleminiz sürçmüş herhalde.
Bu doğru çünkü! 

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce milletvekilliği yemini bir anlam taşıyordu... 
87 yıl sonra bir formalite oldu! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Pardon...
Ne anlam taşıyordu acaba?
O anlamların sonucu bu günler değil mi?
O zaman ağlamayı kesiniz......

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce annelerimizin, ablalarımızın başı yine bağlıydı ama altlarına daracık pantolonlar giymiyorlardı... 
87 yıl sonra bazı kadınlarımız dini kuralları yeniden yorumlayıp, seksi kıyafeti, makyajı ve türbanı bir araya getirdi! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
O zamanlar DARACIK pantolonlar yoktu!
Olsaydı Vallahi giyerdi o ablalarınız!
Zaten o zamanın en moda şeylerini giymeyi pek severlerdi.
Ayrıca TESETTÜR bir Hz. İBRAHİM(ilik) geleneğidir.!
Siz hiç Türk Tarihinde Asya’da başı bağlı bir Türk kadını görünüz mü?
Duydunuz mu?


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Araplar bizi taklit etmeye çalışıyordu... 
87 yıl sonra biz Arap hayranı olduk! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
BİZ derken?
Neyimizi taklit ediyorlardı?
Taklit ettiğimiz VALSleri olmasın?
87 yıl önce Araplar Türkleri hain bir plan dâhilinde pusulara düşürüp öldürüyorlardı...
(İşbirlikçi yerli hainlerimiz yüzünden) 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Anadolu’nun en küçük kasabasında bile, kimse kimsenin yediğine-içtiğine karışmıyordu... 
87 yıl sonra bazı büyük şehirlerde bile içkili lokanta kalmadı! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
87 yıl öncesi nerede yazıyor?
Hangi kitap? Hangi devlet arşivi?
Bunu civcivlere verdim.....
Yesinler...

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce otobüs firmaları için bilet satan amcalar yolcunun cinsiyetini merak etmiyordu... 
87 yıl sonra Bayan yanı mı? yı keşfettik! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
87 yıl önce otobüs firmaları ha!
Hangileri acaba...
1–2 sinin adını alsam...
Var mı? 

YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Kurtuluş Savaşını kazanıp cumhuriyeti kuranları saygıyla ve rahmetle anıyorduk... 
87 yıl sonra Neden padişah efendimizi gönderdiniz diye hakaret ediyoruz! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
87 yıl önce Rahmet okuyacak adam mı kalmıştı bir iki yaşlı, malul ve çoluk çocuktan başka?
AHLAKSIZ ve REZİL bir tür (insan türü) 14, 15 yaşındaki Türk’lere bile yaşam hakkı tanımadı! 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Mustafa Kemal Paşa, Çok Yaşa diyorduk... 
87 yıl sonra yeniden Padişahım Çok Yaşa demeye başladık... 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Artık hepsi rahmetli oldular.
Sonsuz şükranlarımızla...
Artık Yarınlara baksak?
Ve "kendi" gözlerimizle...
Ne dersiniz? 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce ülkeyi nasıl yöneteceğimize Türkiye Büyük Millet Meclisinde karar veriyorduk... 
87 yıl sonra ABDye ve ABye sormadan karar alamaz olduk! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
İŞGALCİLER bu gün Irak'tan çıkıyorlar...
87 yıl öncede Türkiye'den çıkıyorlardı... !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce millet olmayı öğreniyorduk... 
87 yıl sonra ümmet olmayı dayatıyorlar! 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Yani 87 yıl öncesinde ve daha öncesinde Millet değildik diyorsunuz öylemi?
HALT ETMİŞSİNİZ SİZ!
Sizce Millet olmak denek ne demek?
Olamadıysanız o "siz'in" kabahatiniz..
Biz Türklerin değil! 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce Cumhuriyet ilan edildiğinde tüm kentlerin en büyük meydanlarını doldurup, büyük bir sevinç yaşamıştık... 
87 yıl sonra resmi tatili fırsat bilip, iki-üç gün kaçamak yaptığımız için seviniyoruz... 

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Eeeee...
Geride eğitimli, yetişmiş bir Türk kalmaz ise sonuca şaşırmamak lazım.
Öyle değil mi? 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce onca yokluk içinde mutlu ve umutluyduk... 87 yıl sonra her şeyimiz var ama ne mutluyuz ne de umutlu!

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Sizleri bilmem. Anadolu Türklüğü yüzyıllardır garip ve yetimdir. Hep, ama hep hüzünlüdür. Tüm geçmişi YOK EDİLMİŞTİR! 


YAZI: (AUUDPLATFORMU)
87 yıl önce geleceğimiz vardı... 
87 yıl sonra yarının ne getireceğini bilemez olduk!

CEVAP: (Ali Aslan DUMANOL)
Artık var!
Geleceğimiz için umutlar daha büyük şimdilerde......

Hiç yorum yok: